Ötediyar - Tahereh Mafi || Kitap Yorumu

Merhabalar, merhabalar...

Final dönemimin sonuna yaklaşırken yavaş yavaş kitap okumaya geri dönüyorum. Ötediyar, Yabancı Yayınları tarafından 2018 yılında basılan bir kitap ve içerik olarak gerçekten çok büyük fantastik bir dünyaya yolculuk sağlıyor. Ancak hem kitapları ciddiyetle okuyan bir okur hem de çevirmen adayı olduğumdan gözüme çarpan bazı noktalar oldu. Kitabın çevirmeni Selim Yeniçeri, benim özellikle Vampir Günlükleri ve Tess Gerritsen kitaplarından bu yana sevdiğim bir çevirmen. Ancak bazı noktalarda benim gözüme takılan dilsel hatalar vardı. Yazının son kısmında o hatalardan bahsedeceğim ama önce kitap nasıldı bunu konuşalım...

Kitabımızdaki karakterin isminin Alice olması ve arka kapaktaki içerikten kaptığım bir yanılgıyla, olayın alternatif bir Alice Harikalar Diyarı konsepti olduğu düşüncesindeydim. Hatta hazırladığım görsele Harikalar Diyarı'ndan bir tavşan bile eklemiştim (aşağıda göreceksiniz)... Ancak kitapta bambaşka bir kurgu ilerliyor ve oldukça ince detayları olduğunu söyleyebilirim.

Kitap korkunç derecede akıcıydı, okurken aşırı keyif aldım ve mutlaka fantastik öğeleri seven arkadaşlarıma öneririm. Olaylar Alice'in babasını aramaya karar vermesiyle başlıyor. Ferenorman'da yaşayan herkes renkli bedenlere, renkli kişiliklere ve renkli bir çevreye sahip. Çiçekleri yiyor, hayvanlara saygı duyuyor ve sihirli dünyalarından uzaklaşma gereği duymuyorlar. Ancak Alice pigmentsiz bir şekilde doğmuş. Soluk ten rengi ve süt beyaz saçlarıyla çevresindeki herkesten farklı. Ve Alice'in hayatında hayran olduğu tek kişi olan babası, 3 yıl önce kaybolmuş. Tabi ki de Alice, tüm zorlu yaşamını kenara iterek gerekirse daha büyük zorluklar yaşamayı göz önüne alarak babasını bulmaya gidiyor... Hem de yalnız başına değil, azılı düşmanı Oliver ile birlikte. Ama hikayenin bundan sonrasını paylaşmak spoiler olacağından yaşadıkları tüm macerayı kitaptan okumanızı öneriyorum.



Gelelim kitapta gözüme çarpan bazı noktalara... Birkaç örnek vererek açıklayacağım. Türkçe'de biz "erkek çocuğu" deriz ama İngilizce'de bunun için genelde "boy" kelimesi kullanılıyor. Ancak kitapta özellikle "oğlan çocuğu" şeklinde bir tabirle karşılaşınca bunu sizinle paylaşmak istedim. Çünkü birazcık kulak tırmaladığı ortada. Biz Türkiye'de bu şekilde ifade etmediğimizden ve ne yazık ki "oğlan" kelimesinin seksist bazı söylemlerle akılda kalmasından "erkek çocuğu" şeklinde ya da yalnızca "oğlan" olarak kullanıyoruz.

Sonrasında mantıksal olarak yanlış bir bağlaç kullanıldığını düşünüyorum. Tam olarak 57. sayfada şöyle bir cümle var:

Çok ileriyi görebilecek kadar uzun boylu değildi fakat yabancılara çarpacak ve arada bir rüzgârla savrulan bir eteğin ucunu yanağına yiyecek kadar kısa boylu olduğu kesindi.

Ben bu cümlenin "fakat" ile ayrılan kısımlarını bölünce iki tarafta da karakterin kısa boylu oluşunun betimlendiğini görüyorum. Yani fakat aslında cümlenin kalan kısmına öncesinden ters bir anlam yüklediğinden, bu cümlede yanlış bağlaç olduğunu düşünüyorum.

Sonrasında daha da göze çarpan bir yanlıştan bahsedelim... 182. sayfa civarında karakterimiz Alice, Bay Zaman'la tanışıyor. Orijinal metinde muhtemel ismi Mr. Time... Zaman, karakterimize kendisine Zam şeklinde hitap edebileceğini söylüyor. Ancak ilerleyen birkaç sayfada karakterimiz hem Zam diyor hem de Tim... Yani burada orijinal metin ve çeviri metin bütünlüğü sağlanırken küçük bir kafa karışıklığı oluşmuş gibi. Bilinçli yapılan bir şeyse de çevirmenden şimdiden özür diliyorum...

Sonrasında her kitapta olabilecek ufak tefek bazı yanlışlar vardı. Rüya görmek yerine rüya görmen gibi bazı harf eksikleri... Bunlar görmezden gelinebilecek şeyler tabi...

Özetle kitabı ben beğendim. Son iki bölümün biraz daha detaylı anlatılmış olmasını dilerdim sadece. Hadi, artık bitsin der gibi olaylar çabucak birbirine bağlanmıştı. Buna rağmen oldukça keyifli bir kitap olduğundan devamı çıksa alıp okurum diyebilirim...

Yorumlar

Popüler Yayınlar